
Herkese tekrardan “Ben Bu Boşluğu Nasıl” yorumundan merhabalar. Hayattaki boşluğunu nasıl dolduracağını yaşayarak görecekler toplanın, konuşacağız biraz.

İçindeki boşluğu tanımaya, anlamlandırmaya ve o boşluğun neden olduğunu anlamaya çalışırken buluyoruz Derin’i ve iç sesi babasını. “Geleneksel” olacağım diyor Derin. Geleneksel olmak, kadının evde yemek yapması, sevişmemesi,evde koca beklemesi falan ise Derin asla böyle biri olmaz. Çünkü Derin’in ruhu özgür, kalıplara sığamaz o. Aksi takdirde kendinden ödün vermiş olur. Derin gibi yaratıcı bir yazara da kalıplara sığmak yakışmaz.

Mete ile Derin arasındaki tutku almış başını gidiyor. Mete, Derin’in kişiliğini, içindeki boşluğu değil de genelde vücut hatlarını görüyor. Ona alışmış, başka görmemiş. Derin, Mete’yi değiştirmeli, dönüştürmeli. Çünkü Mete’nin yanında Derin kendini güvence altında hissediyor.. Şaka altında olsa da evlilik, nişan, bağlanma gibi laflar edebiliyor mesela. Çünkü Mete, zor anında yanında olarak ona dayanak oldu. Fakat bu umudu vererek göklere çıkarıp sonra ben böyleyimcilik yaparak dibe vurduramaz. Neticede insan bir kere dibe vurdu mu yeniden çıkacağı zirve bile aynı zirve olmaz..

Bir de bu arkadaş gibiler var. Marcus gibiler gözleriyle yer, yiyemediğini de öylece bırakıp gider. Aynı Derin’in birden tek başına bırakılışı gibi. Devam etme gücünü böyleleri varken daha çok bulmalıyız. Böyleleri “sıradakine” geçişi kolaylaştırır. Çünkü bilirsin bir fayda gelmeyeceğini, kolayca geçip gidersin anasayfana düşmüş alakasız gönderiler gibi..

Mete’nin yanında sahte kahkahalarla eventleri gezen popüler kültür oyuncusu Aslı vardı. Yani vitrindeki kız arkadaşı.. İş için görülür bu kız arkadaşlar. Sadece koluna takıp kameralara oyun oynarsın ve kısa günün kârlı yatırımını yapmış olursun. Derin, Mete’yi konfor alanından çıkaracak bir tehlike gibi. Öyle görüyor, görmeyi tercih ediyor. Derin aslında Mete için bakmak istemediği bir ayna. Bakarsa, yüzleşmekten kaçtığı tüm benliğiyle karşılaşacak. İki tip insan vardır aslında. Biri, içindeki boşluğu doldurmaya çalışan, biri de içinde hiç boşluk olmamış gibi yaşayan.. Mete ikincisi..

Derin’in başını omzuna yasladığında en çok kendi olduğu kişi yine boşluğu ile başa çıkmaya çalıştığı babası. Merak etme Derin, baban seninle gurur duyuyor. Bir dibe vurulacaksa da en güzel sen vurursun. Tabiat meselesi..

Kalpten yaralandıysak, yara bandı olmayacak, yarayı daha da açacak kimse onunla karşılaşırız. Yara ya bu, oluk oluk akmazsa kapatamayız.. İçimizi yiyip bitiren, yaramızı oluk oluk akıtan bu şeye de aşk diyorlar. Derin’in önce tüm yarasını akıtması lazım. Karşısında kendisi de yaralı olmasına rağmen yara nedir bilmeyen birisi olsa bile.. Mete’nin yarasıyla tanışıp onunla barışması, Derin’in boşluğunun dolması belki de. Böyle utanmamayı öğrenir insan kalbindeki yaradan. Ne zaman öğrenir insan, o zaman dönüşüm başlar.. Dönüşüm bulaşıcıdır,dönüştürmek ise hep sırayla.. Kalbin derinlerinde yaranın panzehiri sevgi eğer varsa..
Dedim Derin gibi yeldeğirmeni sokaklarında otursam, bir göz evim olsa ve sadece yazsam. Acım, kederim, mutluluğum kalemime aksa gitse. Hepsini yaşarken, unutmayayım diye yazsam hep. Panzehirim sevgimle, unutulmuş kelimeleri dönüştürsem, iyileştirsem.. Yepyeni kelimelerle, bambaşka duygularda tekrar görüşeceğiz. O zamana kadar hep sevin, çok sevin..
Yorum yok