Herkese merhaba. Kızılcık Şerbeti’nin 18. bölümünün analiziyle geldim. Geçen hafta heyecanlı yerde kalmıştık biliyorsunuz. Hız kesmeden devam edelim. Bölüme fragmanda gördüğümüz sahne ile başlıyoruz. Ben direkt bu sahneyi izlediğimde Nursema rüya mı görüyor acaba dedim. 2 gün önceye döndüklerinde ise yaşananların rüya olmadığını anladım.

Alev ile Abdullah’ın konuşmasının sonunu çok merak ediyordum. İkili arasındaki konuşmanın bir sır olarak kaldığını düşünsek de bölümün sonlarına doğru Alev’in flashbackinde bizi bir sürpriz karşılıyor. Alev bu bölüm başlarda biraz durgun olsa da ilerleyen dakikalarda bildiğimiz o deli dolu teyzeye dönüştü. Umut ile olan arkadaşlığı daha doğrusu dostluğu çok içten. Onun Nursema’nın nikahına gittiğini düşünüp peşine düştü ve olabileceklerden dostunu korumak için onu geri döndürdü ki içeri girseydi Umut, sağ çıkamazdı bence.

Ömer, Doğa ve Fatih’i yemeğe çıkarttığında yine Ömer idi. Tatlı dilli, cömert, ince düşünceli ve saygılı. Kıvılcımla ilişkisini öyle güzel anlattı ki Doğa’ya, Doğa da annesine ne kadar haksızlık ettiğini anladı bence. Anne kız arasındaki buzların tamamen erimesi de aslında Milenyum Koleji’nde yaşanan silahlı çatışma sayesinde oldu diyebiliriz. Metehan’ın arkadaşı Alper’in hazırladığı ‘okulun en’leri listesi önce Metehan’ı sinirlendirdi. İki arkadaş kavga ettiyse de bir şekilde olay kapandı. Fakat listede yer alan bir kızın sevgilisi bu olayı öğrendi ve okulu bastı. Bir öğrenciyi rehin alan genç, Kıvılcım’ın isteği üzerine onu rehin aldı. Doğa ve Fatih’in okula gelmesiyle işler iyice kızıştı. Küçük bir arbededen sonra Kıvılcım kurtuldu.

Bu bölümde beni en mutlu eden olay Ömer’in Kıvılcım’a evlenme teklifi etmesiydi.. Tam bir aşk adamı Ömer. Sevgisinden şüphesi yok, cesur, kararlı ve aşık. Fatih ve Doğa da iki bölümdür çok güzel ilerliyor. Hatta bu bölüm aşklarının ilk evrelerine gittik. Fatih’in, Doğa’nın peşini bırakmaması, ondan bir yemek sözü alabilmek için vampir dişleri takıp tekrar yanına gelmesi… Genç aşıkların birbirlerine bakışını özlemişiz. Pembe’nin çocuklara jest olsun diye sormadan, etmeden duvarı o kağıtlarla kapladığında birlikte onları sökmeleri tatlı çift döndü dedirtti.

Gelelim yavaş yavaş beni sinirlendiren ve üzen olaylara. Mustafa karakteri diziyi izleyenlerin çoğunun sevdiği bir karakter. Sempatik, iyi niyetli. Babası tarafından hep hor görülmüş bir çocuk. Abdullah, nedense Mustafa’nın saf olduğunu, pek bir işten anlamadığını düşünüyor. Fakat bu bölümde de görmüş olduk ki Mustafa’nın başka yetenekleri var. Kıvılcımlarda kaldıkları sürede Sönmez ile iyi anlaşmışlardı. Hiç kimsenin kendilerini dinlemediğini söyleyen ikili, iyice arkadaş oldular. Ve Mustafa, Sönmez’e bir cheesecake sözü verdi. Mustafa gecenin bir yarısı görünmeden aşağı indi ve kek yapmaya başladı. Bir ayıp ve günah gibi. Sessizce. Çünkü ev halkı tarafından öğrenilirse başına geleceğini o da biliyordu. Seslere ilk önce Pembe, sonra Abdullah uyandı. Abdullah’ın “Milletin oğlu gece karıya kıza gider bizimki kek yapıyor” demesi izleyenler tarafından dikkat edilmiştir. Eşini aldatması, kek yapmasından daha iyi yani öyle mi? Erkeksin, kek yapamazsın ama eşini aldatabilirsin. Gerçekten hayret ettim. Çok iğrenç bir cümleydi. Abdullah Bey’in karakter analizini zaten bir türlü çözemiyorum. Hangisi gerçek Abdullah? Bilemiyorum.

Nursema’yı iki günde nasıl evlendirdiler. Yine aklımın almadığı bir olay. İnsan bu kadar kolay kızından vazgeçer mi? Ben bugün sadece Nursema’ya değil, onun kaderini yaşayan tüm kadınlara ağladım. Muhtemelen benim gibi ağlayanlar da çoktur. Nikah akşamının sabahında giydiği siyah alt üst de dikkatimi çekti. Yasta olduğunu göstermek istedi, görmediler. Anlamadılar. İlk bölümlerde pek sevmediği ve anlaşamadığı Doğa, onu anladı ancak. Yardım etti. Son ana kadar umudunu yitirmedi. Ailesine, kurtarın beni diye bakarken, kimse oralı olmadı. İbrahim’in Nursema için ‘hayırlı’ bir kısmet olduğunu söyleyen Pembe, kızının son yakarışlarını ve yalvarışlarını görmedi. Aslında görmek istemedi, üç maymunu oynamak daha kolay geldi. Sonunda da Nursema’yı dipsiz bir kuyunun içine attılar. Çok kızgın ve üzgünüm. Eğer Nursema ölürse sorumlusu benim gözümde üç kişidir; Nilay, Pembe ve Abdullah. Umarım ölmez, çünkü yaşayacağı daha güzel günlerinin olduğunu düşünüyorum Nursema’nın, ailesine rağmen.
İbrahim’in ölmek mi istiyorsun, diyerek Nursema’yı camdan atması, ülkede kadın cinayetleri bu kadar fazlayken gerçekten hiç hoş olmadı, hiç olmadı. Geçtiğimiz günlerde 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutladık. Kadınlar, kadınlarımız sadece bir gün mü sevgiye ve saygıya layık ben anlamıyorum. 9 Mart sabahı bıraktıkları yerden devam. Fiziksel, ekonomik, psikolojik şiddet ertesi gün hız kesmeden devam yani öyle mi? Her günümüzün saygıyla, sevgiyle geçmesi dileğiyle…
Yorum yok