Dizinin adından da anlaşıldığı üzere burada kuşlar yüksekten uçuyor. Hazır mısınız uçmaya? Kemerleri bağladım, uçtum ve soluğu burada aldım. Netflix’de yayınlanan türk dizileri içerisinde en akıcısı ve çarpıcısı Kuş Uçuşu diyebiliriz. Kuşaklar çatışmasını başarılı bir şekilde işleyen dizide neler var neler..

Lale Kıran. Öteki Taraf adlı haber programının dürüst, güvenilir sunucusu. Herkesin gözdesi. Duruşu, yürüyüşü, asilliği ve kibarlığı ile tam bir ikon. Nefes kesici. Gözü yüksekte. Çoğu insan onu egolu olarak tanımlasa da o, emeğinin, başarmış olduklarının gururunu taşıyor. Lale Kıran için biri olmak bir yerlere gelmek için emek vermekten geçiyor. Yani Lale Kıran ismi sadece bir isim değil. Tünelin ucundaki ışığın da resmi.

Kenan Sezgin. Lale’nin eski aşkı, şimdiki iş arkadaşı. Gerçekten arkadaşı mı? Yoksa içinde bitmeyen tutkunun ve yanıtlanamayan soruların tek adresi mi? Kenansız bir Lale, Lale olmadan da Kenan düşünülemez. Kenan, Lale’nin içini okuyan, konuşmadan da anlaşılan birisi. Yalnız bir adam, onun için Lale’den başka bir çıkış yok. Bir insanın hem hayatı hem işi aynı kişiden geçiyorsa o kişi olmazsa olmazdır. Lale’nin hayatındaki git gel durumları, işinden başka bir şey görmemesi aslında yalnızca Kenan’ı görmesi demek.

Lale, muhteşem bir adam ile evli. Selim, hem muhteşem bir baba hem de anlayışlı bir eş. Öyle ki sevdiği kadının eski sevgilisi ile birlikte çalışıyor olmasını anlayışla karşılıyor. Ya da şimdilik öyle duruyor. Selim, Lale ile olan evliliği konusunda git gel yaşasa da onun için çocukları birinci öncelik. Kısacası onun için terk etmek herşeye rağmen ikinci plan. Lale, duygusal boşlukları ve iş hayatında yaşadığı problemlerle Selim ‘i de arafta bıraksa da ikisi birlikte bir denge kuruyor. Çünkü sevgi, aslında ortayı bulmaktır.. Bazen de bir seçim yapmak..

Hırslı, hedefe kilitli, uçmak için kanatlara ihtiyacı olmayan bir kuş. Aslı Tuna. Bildiğiniz tüm iş arkadaşlarını unutun. Aslı size kuralları yeniden yazdıracak. Gözü kara, olmak istediği yer için gerekirse herkesi ortadan kaldıracak ve bunu hiç çaktırmayacak bir zeka. Ürkütücü bir görünmezlik. Dikkat çekici fakat istediği zaman görünmez. Kimsenin şüphelenmeyeceği, melek yüzlü bir şeytan. Tek istediği orada olmak. Lale Kıran’ın koltuğunda oturmak. Hayran olduğu fakat saplantılı sevgisinin ciddi bir nefrete kadar evrildiği Lale Kıran’ın koltuğunda oturmak.

Müge Türkmen. Kanalın baş editörü, burnu havada, egosu kendi önünden yürüyen ve insanlarla yüzlerine bakmadan konuşan bir plaza kadını. Lale’nin en yakın dostu gibi gözükse de zamanında Lale’nin spiker olarak seçilmesini hazmedememiş. Kendisi “biri” olmayı başarmış fakat bir Lale Kıran olamamış. Var olan potansiyelini yükselmeye değil entrikaya harcayan biri. Ve aslında bir yerlere çabuk gelmek uğruna herşeyi yapan o Z kuşağının geçmiş kuşaktaki yansıması.

Kanalın genel müdürü Gül hanım. Heybetli, görkemli. Gerektiğinde fazlasıyla küstah. Aynı zamanda şüpheci ve zeki. Öyle ki Aslı Tuna gibi bir şeytandan şüphelenen ilk kişi. Bulunduğu konum gereği acımasız olması gerektiğini düşünüyor. Fakat bazen insanlığın, koltuktan önce geldiğini unutuyor.

Önlenemez bir tutku, ikilemde bırakan bir çekim. Peşini bırakmayan ve her gün aynada gördüğün geçmişin. Çünkü yarım kalmışlıklar en tehlikeli olandır. İnsanın içinde kalan o ukte, hayatın her anında gösterir kendini. Ya ona son sürat koşarsın ya da hiç olmamış gibi hayatına devam edersin..

Çetin bir savaş, kıran kırana bir zeka mücadelesi. İyi olan kazansın oyunu. Bel altından vurmalar, iftiralar atmalar.. Çünkü Lale Kıran, artık bu savaştan çekilmeli. Peki yerine gelen onun ucuz bir taklidi mi yoksa kendi ismini yaratıp eskiyi unutturacak yeni bir marka mı..

Ülke gündemini belirleyen program Öteki Taraf. Dürüst haberciliğin adresi. Lale Kıran markasının doğduğu adres. Peki Öteki Taraf mı Lale’yi Lale yapan yoksa Lale mi Öteki Taraf’ı Öteki Taraf yapan? İşte bu sorunun cevabı, Lale’nin yerine gelen, o koltuğa oturan yeni sunucuda..

Işıltılı hayatlar, televizyonun soğuk camını sıcak yapanlar.. Spot ışıklarının parlaklığını yüzüyle örtenler. Gerçeği olduğu gibi gösterenlerden misiniz yoksa yalanı gerçek gibi işleyenlerden mi? Hedefe koşarken herşey mübah mı yoksa herşeyin mübah olduğu bir koşulda hedefe koşmak mı? Kolay elde edilen zirve, elde edildiği gibi kolay yıkılır mı? Yoksa sağlam temellere inşa edilmiş basamaklar mıdır zirveyi zirve yapan? Tüm bu soruların cevabı kaplanlar ve kuşların savaşında saklı.

Eğer bir hedefe ulaşmak sizin için “biri” olmak ise o hedef yalnızca bir yanılsamadır. Aslında hedef denen kavram severek yaptığınız her ne ise o yolun sonundaki ışıktır. Ve o ışığa gitmek karanlıkta görüyormuş gibi yapmak değil kendi ışığını yakmaktır..

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir