Herkese yeniden merhaba sevgili Frizbi Tv okuyucuları! Umarım çok iyisinizdir. Çünkü Dünyayla Benim Aramda cephesinde yine can yakan bir bölüm izledik. Sezon finali olmasını umut ettiğim ve sonunda açık kapı da bırakılan bölüme dair hissettiklerimi bulacaksınız bu yazıda.

İlkin,bir seçim yapmak zorundaydı. Ya yıllardır emek verdiği, uğruna bedeller ödediği Tolga’nın hayalini gerçekleştirdiğini görecekti ya da hayatına  sihirli dokunuşu yapan Kenan’ın kollarında kalacaktı. İlkin için bu bir seçim değildi. Çünkü o, Tolga’nın hayalinin yıllardır emek verdiği ilişkinin bitişine değdiğini görmek istedi. Kenan ise kendine göre haklıydı. Öyle veya böyle İlkin’in Tolga’nın oyununu izlemeye gitmesi Kenan için doğru değil. Bana kalırsa çok da haklı. 

Kenan, Neşe’nin mezarına gidip âşık olduğu için özür dilediğini söyledi. Bana en çok dokunan iki sahneden biriydi. İlkin her ne kadar Tolga’ya karşı halen vicdan azabı çekiyorsa Kenan da aynı şekilde kaybettiği sevgilisi Neşe için çekiyor. Doğru insanların yanlış zamanda karşılaşması da diyebiliriz.. 

İlkin, Kenan’ı kaybetmek pahasına Tolga’nın oyununa gitti. Çünkü içinde dolması gereken bir boşluk vardı. Doldu mu bilinmez fakat en azından Tolga’nın başardığını görmek onun için önemliydi. Çünkü ödenen bedeller ne kadar ağırsa sonucunu görmek isteme arzusu da o kadar fazla olur..

Son pişmanlık deyiminin vücut bulmuş hali Tolga.. Bazı şeyleri farkına varması  çok zaman aldı. Zaman, hep ilaç olmaz. Çünkü zamana dair tek gerçek geri alınamaz olması. Böylesi bedeller ödenen ayrılığın tüm izleri silinip tekrar başlanır mı? Veya parçalara ayrılmış bir kalp, kıran kişi tarafından yapıştırılır mı? Kırık bir kalp, çatlaklarından başka bir ruh sızana kadar kırıktır. İlkin, kırık kalbinin çatlaklarını kapatmasını bildi. Tolga ise kendine yepyeni bir çatlak yarattı..

İlkin’in Tolga’ya son bir kez sarılması, bir kez daha ne kadar merhametli biri olduğunun gösteriyor. Her ne kadar oyunlara başvurmuş olsa da, Kenan’ı istediğini söylemesi de dürüstlük göstergesi. İlkin aslında kendince son bir test yaptı. Gerçekten kimi istiyorum sorusuna cevap aradı fakat çok yanlış bir zamanda buldu cevabını..

Cevabını bulan tek kişi İlkin değil tabii. Cüneyt de sorularına sonunda cevap buldu ve inatçı Burçin ile bir birlikteliğe yelken açtılar. Cüneyt, başından beri net duruş sergiledi ve kadınlar işte bu net duruştan ve çabadan etkilenirler..

Burçin’in en çok güldüğüm karesini bölümde olmamasına rağmen buraya bırakıyorum. Aklına geldiği için kızıp “Ben seni neden düşünüyorum!” diye sevdiği adamı aramasına kaç puan? Harika bir karaktersin Burçin! Sahneleri keşke biraz fazla olsa diyor insan..

Sinem cephesine bakarsak, ürkek ve çekingen olarak başladığı “kendini görünür kılma” yolculuğu nihayete eriyor. Sinem en sonunda kendi hikayesini kendisi yazıyor ve dünyayla onun arasında olan derdini kitaba döküyor. Bazen bir hikâyeyi dünyaya iz bırakarak sonlandırmak istersiniz. Çünkü hikâyeler, başkaları da bildiği için hikâyedir. Çünkü anlatılmamış her hikâye, insan beyninin bir köşesinde unutulmaya mahkumdur.

Sinem, İlkin’i yolculuğunun baş kahramanı olarak görüyor. İlkin olmasaydı belki de Sinem’in anlatacak bir hikâyesi, gidilecek bir yolu ve en önemlisi iz bırakacak bir yaşanmışlığı olmayacaktı.

İlkin ise yeni başlangıçlar için ne Kenan ne de Tolga olmadan yoluna devam ediyor. İlkin’in içinde doldurulması gereken bir boşluk var ve o da kendine olan sevgisi. İşte bu olmadan kim gelirse gelsin İlkin tamamlanamaz. Tüm ilişkilerin temeli bir insanın kendini sevmesiyle şekil alır.. Sinem ve İlkin kendi boşluklarını  doldurmaya çalışan iki kadın. Ve birbirlerini dünyayla aralarındaki dertten tanıyorlar..

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir