Herkese merhaba, bugün yeni sezonunun ilk kısmı 9 Şubat’ta seyirciyle buluşan ‘You’ ile karşınızdayım. Dizinin oyuncuları arasında Penn Badgley, Charlotte Ritchie, Tilly Keeper, Amy Leigh Hickman yer alıyor. Biraz uzun olacak o yüzden çok fazla uzatmadan başlamak istiyorum. İlk bölüme kısa bir özetle giriş yapıyoruz. Aslında bu bölümde flashbackler oldukça fazla. Bu nedenle ilk olarak flashback kısmını anlatayım diyorum. Sevdiği kadını bulma ümidiyle günlerce Paris’te dolaşan Joe, bir gün onun izine rastlar. Londra’da bir sanat fuarında olduğunu öğrenir, oraya gider. Karşısında öldüğünü düşündüğü adamı gören Marienne korkar ve kaçmaya başlar. Marienne’yi kıstıran Joe, bir süre konuştuktan sonra o eski adam olmadığını göstermek için onu özgür bırakır.

Marienne’yi özgürlüğüne kavuşturan Joe, eski kayınpederinin çalışanını görür. Elliot, aslında Joe’yu öldürmeye gelmiştir. Fakat küçük bir anlaşmayla, ona yeni bir ad ve hayat teklif eder. Anlaşmanın şartı ise Joe’nun yaşadığını öğrenen Marienne’yi öldürmektir. Joe, bunu kabul etse de küçük bir oyun oynayarak kadını öldü gösterir ve Jonathan olarak yeni hayatına başlar. Jonathan Moore adıyla Londra’da bir üniversitede akademisyen olarak görev yapan Joe, ne kadar aşktan ve insanlardan uzak kalmaya çalışsa da hayat buna izin vermez.

Aynı okulda kendi gibi akademisyen olan Malcolm ve sevgilisi Kate ile komşudur. Soylu bir aileden gelen Malcolm’u sevmeyen Joe, ona katlanmak durumundadır. Kate’in bir gece hayatını kurtardığını öğrenen Malcolm, Joe’yu bir partiye davet eder. Herkesin birbirinden zengin ve soylu olduğu bu partide, Kate’nin tatlı ve güzel arkadaşı Phoebe, Phoebe’nin zengin sevgilisi Adam, şımarık Ronald, Nijeryalı Prenses Blessing, Milyarder kardeşler Simon ve Sophie ve yazar Rhys de vardır. Hepsiyle teker teker tanışan Joe, bu arada Jonathan demek uzun gelecek o yüzde Joe demeye devam, hiçbirini sevmez.

Sarhoş olup iyice kendinden geçen Joe’yu sabah kalktığında kötü bir sürpriz beklemektedir. Arkadaşı ve komşusu Malcolm, masasının üstünde bıçaklanmış bir şekilde yatıyordur. Eski alışkanlıklarının geri geldiğinden korkan Joe, adamı bıçakladığını düşünür. Fakat hep yaptığı gibi cesedi kuytu bir yere götürüp parçalara ayırır, çeşitli yerlere atar. Böylelikle ondan kurtulduğunu düşünür. 

İnsanların kendisinden şüphelenmemesi için Malcolm’un arkadaş çevresiyle tekrar buluşur. Telefonuna gelen esrarengiz bir mesajla katilin gruptan biri olduğunu düşünür. Katili bulmaya kararlı olan Joe, Malcolm hakkında bilgi toplamaya ve detaylarla ilgilenmeye başlar. Milyarder kardeşlerden Simon, bir sergi açılışı düzenler. Açılışta yaşanan olaylar Joe’nun Simon’dan şüphelenmesine yol açar. Fakat Simon’ın ikinci kurban oluşu, şüpheleri onun üstünden uzaklaştırır. 

Joe’yu izleyen ve rahatsız eden seri katil, oyuna onu da katmaya hazırdır. Sıradaki kurbanın Kate olduğunu anlayan Joe, Kate’i koruma görevini üstlenmiştir. Katilin oynadığı küçük bir oyunla Phoebe’nin yardımcısı Vic ölür ve artık iş rayından çıkmıştır. Farklı bir teknik deneyerek katille arkadaş olmak istediğini söyleyen Joe, onunla buluşma planı yapar. Ama daha önce Phoebe’nin davetine gitmesi gerekiyordur. 

Phoebe’nin davetiyle kendini bir kır evinde daha doğrusu şatosunda bulur. Güzel bir hafta sonu geçireceklerini düşünen grup üyeleri olacaklardan habersiz eğlenmeye başlarlar. Joe ise katili bulmak için her zamankinden daha sabırsızdır. Nitekim bazı ipuçları onu Roald’a götürür. Roald’ın Kate’e saplantılı bir şekilde aşık olduğunu anlar. Bu da her şeyi açıklamaktadır. Fakat Joe’nun Kate hakkında da bilmediği şeyler vardır. 

Gruptan Gemma’nın ölümü gözlerin Joe’un üstüne çevrilmesine neden olur. Roald ile ormanda amansız bir kavgaya girişen Joe, Roald’ı aklar aklamasına ama kendisi de aklanır. Katilin Rhys olduğunu anladığında ise çok geçtir. Rhys’in teklifini kabul etmez ve uzun uğraşlar sonucu kapatıldıkları yerden Roald ile çıkar. Londra’ya dönerler, her şeyin daha yeni başladığını bilen Joe, katil Rhys’in peşini bırakmamaya kararlıdır.

Biraz da eleştiri ve gözlemlerimi dile getirmek istiyorum. Love karakterini çok özledim. Kate ile arasında seçim yapmak saçma olur. Fakat yine de bir yanım acaba “Love ölmedi mi, keşke bir yerlerden çıksa” dedi. Kate, zengin ama bir o kadar da sevgisiz büyümüş bir kadın. Soğuk ama iyi niyetli. Malcolm’un ona verdiği küçük sevgi kırıntısı bile onda vefa duygusu kazandırmış. Son bölümde cinayetin üstünü Joe ile birlikte kapatmaya çalışmaları, ikilinin gerçekten güzel bir uyum yakaladığının göstergesi. Sonları ne olacak, izleyip göreceğiz.

İlk kısımda en sevdiğim karakterlerden biri öğrenci Nadia oldu. Zeki ve tatlı bir kız fakat bir ara acaba katil olabilir mi diye düşünmedim değil. Agatha Christie göndermeleri gerçekten iyiydi. Sınıfsal farklılıkları da iyi gözlemlemiş biri. Zenginlere karşı bir kini ve nefreti yok. Yani Rhys gibi değil. Kendi gibi olmayanlara nefret dolu bakmak ve aşağılamak ilk kısmın odak noktasıydı. Hele bir sahne var ki.. İzlediğinizde anlarsınız ne demek istediğimi. Nadia’yı daha fazla görmek isterdim. Malcolm ile arasındaki duygusal bağı merak ettim.

Joe’nun iç sesini fazla duysak da bu beni rahatsız etmedi. Eski alışkanlıklarından kopmaya çalışması, kendine yeni bir hayat kurmuşken insanlara karışmak istememesi fakat bunu başaramaması, tam anlamıyla Joe idi. Avcı iken av olmayı da deneyimlemiş oldu. Katili öğrenmesi diğer kısma kalsaydı daha heyecanlı olur gibi geldi. Ama her şeyiyle YOU’yu özlemişim. İkinci kısım incelemesine kadar şimdilik hoşça kalın…

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir