
Herkese merhaba arkadaşlar, merakla beklenen Prime Video imzalı ‘Mavi Mağara’ filmi nihayet yayın hayatına girdi. Öncelikle film oyuncu kadrosu, müzikleri, çekimleri ile kesinlikle muhteşem bir iş olmuş. Ülkemizde çok reklamı yapılan ama izlendiği zaman insanların zamanını çalmaktan başka işe yaramayan çok yapım var. Mavi Mağara ise bu tür yapımların tam aksine buram buram emek kokan, çok akıllıca yazılmış bir senaryoya sahip. Bu filme herkesin şans vermesi gerekiyor. Filmi izledikten sonra tek dediğim söz bu oldu: şaşırmayı özledik!

Filmde Kerem Bürsin Cem adlı bir Bahriye Subayı’nı canlandırıyor. Cem, mesleğinin verdiği zorluklardan dolayı hayatında birçok arkadaşının ölümüne şahit olmuş, hayatında Alara’yı görene kadar aşka, evliliğe dair bır düşüncesi olmayan son derece yakışıklı bir adamdır. Eşi Alara’yı kaybettikten sonra Mavi Mağara’ya doğru yolculuğa çıkan Cem, hepimizi bilinmezliğe götürdü.

Devrim Özkan’ın hayat verdiği Alara ise enerjisi, güzelliği ile insanı adeta büyüleyen, en az Cem kadar yaraları olan başarılı bir Arkeologdur.


Film hikayeye çok hızlı bir şekilde giriş yapıyor. İlk gördüğü andan itibaren Alara’ya aşık olan Cem, onunla tanışmak için her türlü yolu dener. Ben filmde Kerem Bürsin ve Devrim Özkan’ın uyumuna bayıldım. Filmi izleyen çoğu kişi klişe bir aşk hikayesi izlediğini zannetmiştir ama hikayeye bambaşka bir yere doğru gidiyor. Hem Kerem hem de Devrim’in bu işe olan duyduğu heyecanı film bittikten sonra bir kez daha iyi anladım.
Cem Alara’ya kendisine bir soru sormasını, eğer vereceği cevabı beğenirse bunun karşılığında telefon numarasını almak istediğini söyler.

Alara’nın haritada işaretlediği bir yer olan Mavi Mağara, Cem ve Alara’nın iç dünyasını, pişmanlıkları, acıları, travmaları, mutluluğu ve aklınıza gelebilecek bütün hisleri temsil ediyor belki de.


Cem ve Alara, özellikle babaları tarafından son derece yaralı iki insan. Alara’nın babası ailesini çok erken yaşta terk etmiş, Cem’in babası ise sorunlu bir şekilde giden bir baba. Bütün bu travmalar anlatılırken lunaparkta ışıklar yanmıyor, konu evliliğe gelince bütün ışıklar yanıyor. Yaraların ve umutların bu şekilde anlatılması çok hoş detaydı.


Mavi Mağara’ya doğru yolculuğa çıkan Cem’i izlerken çekimler muhteşemdi. Kerem Bürsin ve Ece Dizdar’ı yıllar sonra aynı projede görmek içimizi ısıttı. Bu esrarengiz yerde Cem’e rehber olan, çok özel bir karakter ile karşımıza çıkması çok güzeldi.

Son dönemlerin yükselişe geçen oyuncularından Yüsra Geyik, pozitif görünen ama içindeki karanlığı saklamakta zorlanan Zeynep karakteri ile karşımıza çıkıyor. Bazen yolda önümüze engeller çıkar, onları aşmak gerekir. Zeynep de o aşılması gereken engelleri temsil eden bir karakter tam olarak.
Alara’nın köpeğinin isminin sadece “köpek” olarak bahsedilmesi de The Walking Dead dizisinde Daryl Dixon karakterini getirdi aklıma, onun da başkasından emanet aldığı bir köpeği vardı ve adı sadece köpekti. 🙂


Hikayedeki akıcılığın sağlanmasındaki en büyük etken bir ilişkinin satranç şeklinde ilerlemesi oldu kesinlikle. İzleyiciyi şaşırtan, Cem ve Alara yüzleşmelerinde hangi karaktere hak vereceğine dair kararsız bırakan bir altyapı oluşturulması çok güzel düşünülmüş. Bu sahneler sayesinde de Kerem Bürsin ve Devrim Özkan’ın dram sahnelerinde ne kadar başarılı olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Bu sahnede Cem son görevine gideceğini ve her şeyin yakında biteceğini söyler.


Bu özel hikayede usta oyuncu Okan Yalabık’ı görmek çok güzeldi. Cem’in gizemli yolculukta sona yaklaştığı sırada yaralı ve ölmek üzere olan Harun karakterini canlandırıyor kendisi. İyi bir eş ve iyi bir baba olamayan yaptığı hatalardan halen daha ders almamış bir adam bu. Çok kısa bir sahnesi olmasına rağmen hikayeye bu kadar güzel etki etmesine çok şaşırdım.


Sır perdesinin aralanmaya başladığı sırada Cem Alara’nın kalp kanseri olduğu öğrenir. Son görev öncesi eşinin kanser olduğunu ve geleceğe beraber baktığı Alara’nın ellerinden kayıp gittiği bu sahnede her iki oyuncu da bu çaresizliği sonuna kadar hissettirdi.

Zeynep yüzünden yolunu kaybettiğini düşünen Cem hiç beklemediği bir anda bir çocuk sayesinde Mavi Mağara’yı bulur. Aslında bulduğu bu Mağara onun kaçtığı gerçeğin ta kendisiydi.


Mağara sahnelerinde çekimlere bayıldım. Altan Dönmez inanılmaz bir dünya sunmuş bizlere, bütün ekibin emeklerine sağlık. Sonu şaşırtıcı biten filmlerin bağımlısı olarak Mavi Mağara’nın sonunu asla tahmin edemedim. Kerem Bürsin yayınlanmış ilk işi olmasına rağmen muhteşem bir iş çıkarmış.
-BUNDAN SONRASI SPOILER İÇERİR–


A: Neden ben?
C: İyi ki sen. 🙂


Cem ölür, Alara yaşar. Bu yolculukta izlediğimiz gizemli kadının Cem’in annesi olması, yaralı bir şekilde ortaya çıkan ve gerçekten de sorunlu bir adam olan Harun’un aslında Cem’in babası olması ve beklenen yüzleşmenin sağlanması muhteşemdi. Basit görünen bir tanışma sahnesinin bile daha sonra cevap bulması, sahneler arasında asla kopukluk olmamasını o kadar takdir ettim ki. Son sahnede bütün illüzyonun bitmesi, ölümün gerçek yüzü ve çocuğu ile yalnız kalan Alaranın çaresizliği… Sizler harikasınız! Senaryonun 180 derece dönmesi o kadar mantıklı şekilde işlenmiş ki, oyuncuların bu filme olan heyecanını bir kez daha anladım.
Cem aslında gittiği görevde ölmüş, Alara hiç hasta olmamış ve izlediklerimizin aklının ona oynadığı bir illüzyondan ibaret olması aklımın ucundan geçmezdi. Bizim son görevimiz de bu illüzyonu tahmin etmekti sanırım. 🙂 Son sahne asla bitmesin istedim, Kerem Bürsin ve Devrim Özkan iyi ki bir araya gelmiş ve onları bu muhteşem senaryoda izlemişiz. İzleyiciye değer veren, buram buram emek kokan hikayelerin daha artması dileğiyle.
Ve Kerem Bürsin senaristliği asla bırakmasın, böyle güzel hikayeler izlemeye devam edelim. Emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Yeni yazılarda görüşmek üzere!
Yorum yok