
Sevgili Frizbi Tv sakinleri selamlar tekrardan. Yine bir dizi yorumu ile buralarda yerimi aldım. Bildiğiniz üzere uzun zamandır beklediğimiz La Pasiòn Turca (Türk Tutkusu) Netflix kütüphanesinde yerini aldı. İspanyol yapımı olan dizi, ilk olarak İspanya’nın ünlü platformu Atres Player kütüphanesine girdi. Sonrasında ise ülkenin en çok izlenen kanalı Antena3’te yayın hayatı geçirdi. Ve çok bekletmeden Netflix’te yerini aldı dizi.
Antonio Gala’nın aynı adlı romanından uyarlanan dizide başrollerde İlker Kaleli ve Maggie Civantos bulunuyor. Aynı zamanda ünlü oyuncular Burak Hakkı ve Zeynep Tuğçe Bayat da dizide kilit rollerde yer almakta. Bizleri yurtdışında temsil eden oyuncularımızla gurur duyuyoruz. Türk oyuncuları global işlerde görmek gerçekten harika.

Dizi ile ilgili oldukça fazla not aldım izlerken. En objektif gözlemlerimi aktaracağım sizlere.
Hikâye, antika dükkanı işleten Yaman adlı Türk tüccarın Olivia adlı İspanyol akademisyen ile yollarının İstanbul’da kesişmesini ve sonrasında değişen hayatlarını anlatıyor.
Öncelikle dizi ile ilgili belli başlı bilgiler vermek isterim. Dizinin büyük bir kısmı İstanbul’da çekilirken bir kısmı da Madrid’de çekildi. İlker Kaleli, 5 hafta gibi kısa bir sürede İspanyolca’yı sıfırdan bakın altını çiziyorum sıfırdan öğrenip hiç bilmediği dilde tamamen İspanyolca olan dizide başrolde yer aldı. Öncelikle bu başarı için kendisini takdir ediyoruz. Daha önce de The Serpent isimli dizide de “Vitali Hakim” rolü ile izlemiştik. O dizi de aynı şekilde Netflix trendlerinde yerini almıştı.

Dizide tutku ile başlayan bir aşkın tarafların hayatını karartması anlatılıyor. Tam anlamıyla toksik bir ilişkinin pençesinde iki yaralı insan var. Yaman karakteri, gizemli biri. Tam bir kapalı kutu. Anlamak çok zor. Olivia ise tam tersi kendisini kolaylıkla teslim edebilecek birisi. İkisinin de geçmişine dair pek bilgi sahibi değiliz. Bu kısım beni biraz üzdü çünkü eğer geçmişlerine biraz olsun değinselerdi yaşadıkları travmaları biliyor olsaydık belki daha çok içselleşecekti bizde. Mesela Yaman ne yaşadı da bu kadar kötü biri oldu? Veya bencil? Olivia ne yaşadı mesela? Ne yaşadı, nasıl bir sevgi eksikliği yaşadı da Yaman gibi hiç tanımadığı gizemli bir adama kısa sürede bu kadar bağlı kaldı? Olivia başlarda güçlü ve bağımsız bir kadın imajı çizse de Yaman’a duyduğu -bence- hastalıklı o aşk onu bambaşka bir insan yaptı. Prensiplerinin dışına çıktı, kendini kaybetti. Yaman ise tüm bunlardan bağımsız kendi paçasını kurtarma derdindeydi. Olivia’nın kendisini ona adaması, ailesi ile bağını kopartması Yaman’ı başlarda hiç ilgilendirmedi..

Olivia’nın ablası Laura ne kadar uğraştıysa kardeşine sözünü dinletemedi, iç sesimizdi adeta. En baştan hissetti kötü şeyler olacağını. Kendini parçaladı kardeşi için fakat iş işten çoktan geçmişti. Mesela Laura ve Olivia sahneleri çok daha fazla olabilirdi, bu da beni şaşırttı, Olivia tarafından çok hissetmesem de aralarındaki kardeşlik bağı güzeldi.

Aynı şekilde Olivia’nın en yakın arkadaşı Espe de oldukça uğraştı Olivia’nın kendine gelebilmesi için. Bu arada Espe’ye bayıldım niye bu kadar az izledik ki? Çok tatlı bir arkadaşlıkları var ancak çok az izledik. Olivia’nın Yaman’ın hayatına dahil olması ile tüm çevresi ile bağlantısı kesildi, kimse de bu Olivia neler yaşıyor diye gelip bir bakmadı. Ben daha çok didiklemelerini beklerdim.

Didiklemek demişken Fatma komiser rolünde Yasemin Sannino karşımızdaydı. Ve açıkçası kendisine bayıldım. Olivia’nın bu hayattan kurtulması için en çok o uğraşabildi, ablası keza öyle ama Fatma’nın Olivia’nın yaşadıklarını bir kadın olarak içselleştirdiğini hissettim. Belki Fatma’nın geçmişi de böyle karanlık bilemem ancak bu ilgisi normal bir polis-suçlu ilişkisi değildi. O noktada da kadının kadına verdiği destek güzeldi.

Ben Maggie Civantos’u ilk defa izliyorum. Ve hakikaten rolünü yaşayan biri. Olivia’nın bitişini, çöküşünü harika anlattı bize. Abartısız ve doğal bir Olivia izledim ben kendi adıma. Parmaklıkların ardında bile Yaman ile anılarını düşünüyor olmasına ne desem bilemedim. Sağlıklı bir kafa yapısı değil bu. Hakikaten Yaman Olivia’nın hayatındaki hangi boşluğu bu kadar doldurdu? Bunun cevabını bulamamış olmama üzüldüm şahsen. Böyle olunca kafamda oturmayan şeyler oluyor. Sanırım dizi kitaptan uyarlandığı için 6 bölümlük mini dizi olarak planlandı ancak 1-2 bölüm daha konulsa ve karakterlerin derinine inilse daha güzel olabilirdi.

Bu arada, Yaman’ın hayatını kararttığı tek kadın Olivia da değil. Hali hazırda evli ve çocuklu (!) olan Yaman’ın eşi Luna da Olivia gibi hapiste. Zeynep Tuğçe Bayat’ın canlandırdığı Luna, Olivia’nın yanında ona destek oluyor ve Yaman’ın ne kadar tehlikeli birisi olduğunu tekrar anlatıyor. Yaman, kendi oğlunu bile önemsemeyen biri. Olivia’nın hamile kalması ve yine o çocuğu da istememesi içinde merhamet kalmadığının göstergesi ne yazık ki.. Yine üstünde durulan kadın dayanışması burada da harikaydı. Yaman’ın bir bataklık olduğunu ve ona dokunan herkesi içine çektiğini o kadar güzel anlattı ki. Bu arada hayatımda gördüğüm en kötü dizi karakterlerinden birisi Yaman. İlker Kaleli’yi ayrıca tebrik etmek isterim bu kadar uç bir karakteri bu kadar sınırda, abartısız ve olduğu gibi aktardığı için. Hani bazı oyuncular vardır öyle abartılı oynarlar ki kötü karakterleri, bir yandan oyuncudan bile soğursunuz. Yani bana öyle oluyor. Ancak kendisini çok tebrik ederim harika bir Yaman çıkardığı için.

Dizide en çok üzüldüğüm yer -burası spoiler içeriyor- Ozan’ın öldüğü yer. Dizideki en masum insan oydu ve deyim yerinde ise kim vurduya gitti. Yaman’a bile merhamet edebilen kocaman yüreği vardı gerçekten. Onu sokaktan kurtardığı için Yaman kıymetli biriydi. Ancak ne yazık ki sonu oldu. Yiğit Ege Yazar gibi genç bir yeteneği de böylece tanımış olduk.

Dizide Emir rolünde izlediğimiz Burak Hakkı da gurur sebebi gerçekten. Yaman’a verdiği ayarlara ne diyeyim mutlu oldum biraz ben. Kendisi gibi eşi Lupe de korkunç bir insan gerçekten. Yaman’a olan ilgisi yüzünden Olivia’ya takmasını hiç söylemiyorum bile. Bu üçlü, geçmişte hangi kadınların hayatını nasıl kararttı bundan da bahsedilsin isterdim. Çünkü Yaman’ın dükkanına gelen birazcık alımlı her kadını ağına düşürdüğünden bahsediliyordu. Bu arada bu üçlü hakikaten çok ikonik kötüler olmuşlar.

Bu arada dizinin bize yeni isimler tanıtıyor olmasını çok sevdim. Enes Külahçı da Bulut karakteri olarak karşımızdaydı. Harika performans gösteriyor bu arada, kötü gibi kötü olmuş. İzlerken tokatlamak istedim. Ama Bulut kalk büyüğün geldi. Yaman onun da hakkından geldi.

Bu hikâyede yanan biri de vardı elbet. Olivia’nın eski aşkı Pablo da davayı takip eden polislerden birisi olarak Yaman’ı enselemek için çok uğraştı. Ah Olivia, Pablo’nun nesini istemedin ki sen? Bakın bunu da anlamış değilim. Hiç tanımadığı bir adamın peşine niye takılır ki insan? Ve -yine spoiler olacak ama- intiharın eşiğine gelecek kadar nasıl aşık olur insan? Bu kadar sevgiye aç mıydın Olivia?

Bu arada Yaman’ın yalnızca Ozan öldüğünde bu kadar üzülmesini aşamıyorum. Ozan ile aralarındaki bağ iyi güzel ama bu da yüzeysel kaldı. Yani bazı şeyler yüzeysel kaldı bu dizide. Açık söylemem gerekirse Olivia ve Yaman’ın ilişkisine odaklanıp diğer hikâyeler biraz es geçilmiş. Kitapta da böyle mi bilemiyorum ancak bir diziyi lezzetli yapan da yan karakterlerin hikayeye desteği sanırım. Herkesin bir hikâyesi olmalı yani. Biz, Emir ve Yaman’ın bu işlere nasıl girdiklerini, birbirlerini nasıl tanıdıklarını, bu paraları nasıl bulduklarını izlemeliydik. Ancak hikâyedeki boşluklara rağmen gösterilen performanslar harikaydı.

“Sevgi Neydi? Sevgi emekti.”
Olivia’nın sevgisi tam Yaman’ı değiştirmeye başlayacaktı ki Olivia gerçeklere uyanıp Yaman’ı ihbar etti, en sonunda bu zehirli aşktan kurtulmaya karar verdi. Yaman aslında Olivia’yı bir süre uzak tutmaya çalıştı olaylardan. Ancak Olivia öyle tutkuyla bağlıydı ki Yaman bu kadar sevgiyi kendine yakıştırmadı, ağır geldi ona Olivia gibi birinin sevgisi. Çünkü o bir suçluydu, kötüydü. Kötüler sevemezdi, sevilmezdi. Hep öyle olur ya zaten, kötü adam sevgiyle, emekle değişir.. Ancak kadın ve erkekler arasındaki fark tam burada başlıyor işte. Kadınları uyandırmayın, çünkü uyanırlarsa giderler. İşte bu da erkeklerin başlangıcı oluyor. Biri gidiyor, kalan ise gidenin arkasından gidiyor..

Dedim ya, Yaman gerçekten anlaşılması çok güç bir karakter. Bencillikte zirve. Olivia’yı sevdi desem yaptıkları tam tersini söylüyor, sevmedi desem değil. Ama kendisini kurtarmak için herkesi sattığı da bir gerçek. Kaçmayı ne yazık ki başardı. Arkasında bıraktığı Olivia neyse ki kendisine yeni bir hayat kurdu. Ben yine de Yaman’ı hapiste çürürken görmek isterdim, onca kadının hayatını kararttıktan sonra sonu böyle olmamalıydı.
Dizi, böylece sona eriyor fakat ucu acık şekilde sonlanıyor aslında. Yani en azından bana göre öyle. Biliyoruz ki dizi kitaptan uyarlama ancak sanki bu kadar izlenmişken ikinci sezon için ısrar edilebilir gibi geldi. Her ihtimale karşı ikinci sezona açık kapı bırakılmış gibi.
Oyunculuklar bir kere harikaydı gerçekten, karakterlerin derinliği, geçmişlerinin anlatılmaması, bazı yerlerde ağır akması gibi sorunlar yok değildi ancak genel olarak eli yüzü düzgün bir iş diyebilirim. Yapılan çoğu yorumda dizinin ülkemizi kötü gösterdiğini, Ortadoğu’da bir ülkeymişiz izlenimi verdiğini okudum ve açıkçası anlam da veremedim. Acaba ben başka dizi mi izledim? İlk bölümde Atatürk’e yapılan vurgu, Türk bayrağının bir İspanyol dizisinde dalgalanması gayet gurur verici detaylar. Dizinin çekildiği bölgelerin atmosferinin yansıtılması olsun, dizinin giriş müziği olsun sanırım insanlar tarafından yanlış anlaşıldı. Ancak ben ülkemizi kötü gösteren herhangi bir detaya rastlamadım. Bir yorumcu ve dizi sitesi sahibi olarak objektif yorumlar yapmaya gayret ediyorum. Umuyorum ki ben gibi düşünenler vardır.
Dileğim, uluslararası platformlarda ve yabancı dizilerde oynayan oyuncularımızın artması ve bizi gururlandırmaya devam etmeleri. Son olarak sansüre her daim karşıyız, böyle cesur ve sansürsüz işlerin artması isteğimizdir. Aynı cesareti tüm oyunculardan bekleriz. Sevgiyle..
Yorum yok