Herkese Merhaba! Uzun zamandır harika bir Türk yapımı izlemediğimizi fark ettim ve sonra karşıma Şımarık çıktı.

Başrollerini Kerem Bürsin ve Melis Sezen’in paylaştığı, kadrosunda Ahmet Mümtaz Taylan, Erkan Kolçak Köstendil, Melisa Döngel, Ecem Özkaya, Evliya Aykan, Cemal Hünal, Efekan Can, Güven Kıraç gibi başarılı isimlerin olduğu film sıcacık bir baba – oğul hikayesi.

Filmin kısa hikayesini hemen anlatalım. Mete, şımarık, zengin, umursamaz ve çok da çapkın biridir. Babası Teoman, ona her türlü imkanı sağlamış ancak tam olarak babalık yapamamıştır. Mete, her istediğini elde etmiş ve buna çok alışık biridir. Bir gün Mete, alkolü çok kaçırır ve uyandığında kendini bambaşka bir zamanda bulur.

Mete’nin uyandığında kendini Kanuni Sultan Süleyman döneminde bulması insana bir rüya bu dedirtse de işin aslı bambaşka. Film klişelere girmektense farklı bir yol seçmiş. Mete aslında bir film setinin içerisinde ancak bundan haberi yok!

Doğrusu Evliya Aykan’ın başarıyla canlandırdığı Alper karakteri ve Mete’nin kavga ile başlayan dostluğunu çok sevdim. Alper çok saf ve temiz biri gerçekten. Mete gibi birini değiştirmek gerçekten çok zor iken Alper’in biraz olsun bunu başardığını izlemek güzeldi. Bu ikili daha çok bir araya gelmeli kesinlikle. Ayrıca Geleceğe Dönüş filmi hakkında bir sahne vardı o kısıma bayıldım aşırı iyiydi 🙂

Erkan Koçak Köstendil’in canlandırdığı psikolog Sami karakteri bana göre çok ters köşe bir karakter. Biraz çatlak gözükse de inanılmaz zeki bir adam. Teoman, her ne kadar oğlunun değişmeyeceğini düşünse de Sami, sırasını yöntemleri ile tüm ekibi ikna etti.

Açıkçası filmin sonunda Sami’nin çok da masum bir karakter olmadığını düşündüm. Bir insanın karakterini biraz olsun değiştirmek için kocaman bir film seti kurup onlarca insanı bunun için toplamış olmak çok kolay bir şey değil ve çok da masum bakmadım olaya. Sami’nin bir çetesi var ve bu çete, insanları böyle bir dünyaya sokup ve bu sayede istediklerini yaptırıp para kazanıyorlar diye düşündüm. Bu yüzden filmin ikincisinin gelmesini çok istiyorum.

Teoman ve Ayla, günlerce sabredip Mete’nin her adımını izliyorlar ve aynı zamanda da değişimine tanık oluyorlar.

Teoman, oğlunu aslında çok da tanımayan bir adammış. Gerçekten ne istediğini, hayatta nelerden keyif aldığını, nelere kızdığını oğluna hiç sormamış. Evet bir imparatorluk inşa etmiş, başına da Mete’yi geçirmiş ama bütün bunlar ikisine de hiç mutluluk vermemiş. Teoman, Ayla sayesinde Sami ile tanışıyor ve Mete’ye oyun oynuyorlar. Sonucunda hiç olmadıkları kadar başarılı oluyorlar.

Mete bu hikayede savaşmayı, kendiyle barışmayı, sevmeyi sevilmeyi öğreniyor. Teoman ise babalık nasıl yapılır, bir evlat nasıl sevilir, ve bir evlat için nelerle savaşılır öğreniyor. Harika bir baba – oğul olmuşlar. Uzun zamandır bu kadar sıcak bir hikaye izlememiştim.

Teoman’ın platoların arkasından Mete’ye gözükmeden gözyaşı dökmesine kalbimi bıraktım. Sevgisini belli edemeyen ama içinde kocaman bir kalp olan Teoman’ı harika geçirdi bizlere Ahmet Mümtaz Taylan.

Gelelim son zamanların en iyi ikilisine. Kerem Bürsin ve Melis Sezen’in partner olması fikrini daha önce neden kimse düşünmedi diye sorguladım. Filmin kamera arkası görüntülerini izledikten sonra bir kez daha emin oldum ki bu ikiliyi başka projelerde mutlaka görmeliyiz, çok iyilerdi çok. Son zamanlarda beni bu kadar mutlu eden bir film olmadı açıkçası, insanın iç dünyasını muhteşem yansıtmışlar.

Asena ve Mete’nin hikayesi çok gerçek ve dokunaklıydı. Asena, Mete’ye savaşmayı, bedel ödemeyi, sevmeyi, sevilmeyi, kendinden çok sevdiğini düşünmeyi öğretti. Mete de Asena’ya gerçek aşkı öğrettiği kesin.

Başlarda set ekibinden biri olup sonra bu oyuna oyuncu olarak dahil olan Asena, Mete’nin içini gördü, kalbini tanıdı, onu bambaşka birine dönüştürdü. Gerçek Mete işte şimdi ortaya çıktı. Bir platonun karakterlerin içindeki derin yolculuğunu ortaya çıkarması enfes olmuş. Melis Sezen’in doğallığı, o karakteri oynamayıp gerçekten o olması da harika. Genç kuşağın en başarılı isimlerinden. Yolu hep açık olsun.

Kerem Bürsin’in girdiği her karakterde ekrana geçirdiği o samimiyeti seviyorum. Çok gerçek bir yerden, çok benimseyerek giyiyor karakterini. Mete de öyle. Kendisinin çocuksu yanı, heyecanı Mete’ye de geçmiş olacak ki izlerken kızamıyorsunuz da. Mutluluğun aslında bambaşka şeylerde saklı olduğunu kesinlikle çok güzel yansıttı. Sevgi iyileştirir.

Kesinlikle komedi işinde başarılı olduğu bir gerçek. Dram işlerinde olduğu gibi komedi de de çok başarılı bir isim Kerem Bürsin.

Söylemeden geçemeyeceğim Melisa Döngel’i de Dilber Hatun rolünde çok başarılı buldum. O işveli, cilveli hali harikaydı. Kendisi yine çok başarılı bulduğum bir oyuncu. Özellikle dişiliğini kullanan karakterleri çok iyi taşıyor.

Filmde diğer bayıldığım ikili Kadı ve oğlu Selim oldu. Efekan Can’a kötü karakter çok iyi gitmiş, kendisini çok başarılı buldum. Güven Kıraç ile muhteşem bir ikili olmuşlar. Mete’nin değişiminde, onun savaşmayı öğrenmesinde payları çok büyük.

Mete, Selim’i tanıyınca kendisini gördü. Selim, Mete’nin Osmanlı versiyonu olmuş. Selim gibi birisini Mete’nin karşısına rakip olarak çıkartmak çok zekice. Bu güzel benzerlik çok iyi düşünülmüş. İnsana bir ayna lazım kendisini ve hatalarını görmesi için. Selim de Mete’ye o aynayı tutmuş oldu.

Selim, psikolog Sami’nin adamı çıktı. Yani aslında herkes bir şekilde ekibin bir parçası ama Selim ve Dilber, Sami’nin çetesinin demirbaşları gibi. Sami planı kuruyor, onlar uyguluyor. Umarım filmin ikincisinde tüm sorularımıza cevap bulabiliriz.

Gerçekten harika bir film izledik, yer yer duygulandık yer yer güldük. Çekimler zaten Onur Ünlü imzası taşıyor, çok başarılı olduğunu söylememe gerek bile yok.

Sonunda Mete’nin oyunu öğrenmesi, babası, Ayla ve Asena ile yüzleşmesi, daha sonra birbirlerinden bir süre ayrı kalıp barışmalarını izlemek isterdim. Böylesi de tatlı olmuş. Tüm ekibin binlerce kez eline, emeğine, ruhuna sağlık!

Yepyeni yorumlarda görüşelim değerli okuyucularımız! 🫠

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir