Herkese merhabalar Frizbi Tv sakinlerimiz. Bildiğiniz gibi Netflix’te Türk yapımları yayımlanmaya devam ediyor. Son olarak Terzi, bu listeye dahil oldu. Çağatay Ulusoy, Salih Bademci, Şifanur Gül, Olgun Şimşek, Evrim Alasya,Celile Toyon ve Ece Sükan gibi isimleri buluşturan diziyi mercek altına alalım dedik. Diziyi çok anlatıp analiz etmeden sevdiğim ve sevmediğim detayları sizlerle paylaşıyorum. Dizinin detaylı analizini, hikayenin açıldığı 2. sezonda yapmak beni daha çok tatmin eder açıkçası. Şimdilik genel konuşayım.
Dizi, ilk önce televizyon işi olarak duyurulmuştu. Tv8 ekranlarında yer alacak iken değişiklikler oldu. İlk adı “Süslü Korkuluk” olarak tanıtıldı. Bana kalsa bu isim çok daha iyi ve orjinaldi. Dizi sonrasında Netflix için çekildi. Hikâye, Peyami Dokumacı adlı meşhur bir modacının geçmiş travmaları ile yüzleşmesini, aşkı bulmasını ve aşkı uğruna ödediği bedelleri anlatıyor. Peyami, şatafatlı hayatının ardında büyük sırlar taşıyan bir adam. Geçmiş yükleri onu defoları olan, kalbini insanlara kapatan bir adam haline getirmiş. İşkolik olmuş, geçmişinden böyle kaçmaya çalışmış hep. Çok yetenekli bir terzi. Bütün bunların yanında yüzleşmeye korktuğu bir ailesi var. Zihinsel engelli bir babası, sevgisiz bir babaannesi, hiç tanımadığı ve yıllardır bulmaya çalıştığı bir annesi var.. Peyami, tüm bunların ışığında ketum bir tavır takınarak, çok çalışarak ve dik durarak herkesin saygı duyduğu biri haline gelmiş. Çağatay Ulusoy’un bazı travma sahneleri hariç Peyami ile bütünleşmiş olduğunu görüyorum. Zor bir rol gerçekten. Bu rol için aldığı eğitimler için de tebrik ediyorum kendisini. Yine de hakkını verebilmiş.
Şifanur Gül, Fox Tv’de final yapan Hayatımın Şansı dizisinde ilk defa izlediğim bir isim. Buradaki Esvet karakterine oldukça yakışmış diyebilirim. Ailesi tarafından zorla evlendirilmek istenen çaresiz bir kadın profili için uygun olmuş. Zamanında kimsesizler yurduna bırakılan ve onu evlat edinen ailesinin baskılarıyla yaşayan biri Esvet. Aşık olduğu Peyami ise müstakbel eşinin en yakın dostu. Aşkı için bedel ödeyecek tek kişi Peyami değil yani.. Bu arada Çağatay Ulusoy ile oldukça yakışıyorlar. Uyumları diziyi izleyen çoğunluğa da geçmiş.
Açıkçası ikili sahneleri oldukça keyifli olan Esvet ve Peyami’nin ikinci sezonda neler yaşayacağını çok merak ediyorum. Hikâye, çekimler, olayların ilerleme hızı, koyulan çekim filtreleri, yaratılan dünya tv dizisi izliyormuş hissi veriyor açıkçası. İki buçuk saatlik bölümlerin sahnelerini ayrı ayrı yarım saatlik bölümler halinde vermişler gibi hissettim. Her karakterin ayrı hikayesinin anlatılmasını sevdim. Karakterler ile seyirci arasındaki bağı güzel kuruyorlar. Hepsi ile empati yapabiliyoruz, bize alan açıyorlar. Artık başrollerde de gri yazılmış kişiler görmek sevindiriyor. Televizyonculukta da dijital dizilerde de başrolleri kusursuz yazma furyası nihayet bitti..
Peyami’nin babası zihinsel engelli Mustafa’yı Olgun Şimşek canlandırıyor. Ama ne canlandırmak! Bu nasıl bir oyunculuk, Oscar’a aday olsa hiç birimiz itiraz etmeyiz. Mustafa, oya gibi işlenen, incelikleri olan bir karakter olmuş. Olgun Şimşek almış arşa çıkartmış. Önünde düğme ilikleyip şapka çıkarıyorum. Mustafa’nın aklı bir çocuk gibi çalışıyor. Peyami, ne yazık ki babasına babalık yapmak zorunda kalan biri. Onu herkesten saklıyor, yıllardır görmek bile istememiş. Hayat onları tekrar birlikte yaşamaya zorluyor ve Peyami’nin yıllardır zincirle dolu kalbinin kilitleri bir bir açılıyor. Peyami’nin dönüşümünü izlemek için sabırsızlanıyorum.
Salih Bademci ise Peyami’nin en yakın dostu, Ermeni bir ailenin oğlu olan Dimitri’yi canlandırıyor. Psikopatlık derecesinde takıntılı, sevgisiz büyümüş, istediği her şeyi elde etmek için yapmayacağı şey olmayan biri. Esvet’in nişanlısı. Onu bir sandığa sürekli kapatan, psikolojik baskı haricinde bir de şiddet uygulayan hasta bir adam Dimitri. Salih Bademci böyle psikopat rolleri o kadar iyi oynuyor ki! Esvet, Dimitri’nin şiddetinden kaçarken Peyami ile tanışıyor ve ona karşı konulmaz bir çekim hissediyor. Çünkü ikisi de birbirini yaralarından tanıyor. İkisi de oldukça kötü bir çocukluk geçirmişler. Hayat bu üç kişinin yolunu hiç ummadıkları şekilde kesiştiriyor. Hepsi aşk,aile ve dostluk kavramlarını yeniden sorguluyorlar.
Dizinin çoğunluğu Dimitri’nin Esvet için kurduğu hayaller ve onu her yerde aramasıyla geçiyor. Esvet ise arkasında kimsenin durmadığı biri olarak Peyami’nin evine sığınıp zihinsel engelli babasının bakıcısı oluyor. Peyami, ilk defa babasının bir bakıcıya bu kadar bağlandığını görüyor. Haliyle babasına göstermediği ama aslında dolup taşan o sevgiyi Esvet’in içinde görüyor. Dimitri, Esvet’in onun her dediğini yapmasını hayal ederken Esvet, onun hiç aklına gelmeyecek şeyler yapıyor. Dimitri, dostundan ve nişanlısından kazık yiyor. İçindeki kötüyü böyle ikna etmeye çalışıyor yani. Zorbalık yaptığı nişanlısına dostunun sahip çıktığını uzun süre hazmedemeyecek.
Bakalım Peyami ve Esvet aşkı tüm engelleri aşabilecek mi? Dimitri’nin yapacaklarının bir sınırı var mı göreceğiz. İkinci sezon, hikâyenin açıldığı, yeni karakterlerin eklendiği bir sezon olacak. Özellikle Peyami’nin annesi Kiraz karakteri ile Evrim Alasya’yı izleyecek olmamız heyecan verici! Annesini yalnızca eski bir fotoğraftan bilen Peyami’nin annesiyle kavuşması nasıl olacak? Umarım fragmanda gördüğümüz Dimitri & Esvet düğünü gerçekleşmez. İlk sezon iyi bir ısınmaydı. Asıl hikayeyi ve kafamızdaki soruların cevaplarını ikinci sezon göreceğiz.
Hikâyede bolca Türk dizisi klişesi bulunmasına rağmen olay örgüsündeki akıcılık, klişelerin üstünü biraz olsun örtüyor, merak ediyorsunuz. Genel olarak seyir zevki veren bir iş. Yoruma, tartışmaya, beyin yakmaya müsait bir ilişkiler ağı mevcut. Size spoiler vermemeye çalıştım. Çünkü bana göre bu sezon bir fragmandı. Karakterleri ve yaşantılarını tanıdık, asıl olaylara ikinci sezonda geçeceğiz. Şimdilik benden bu kadar. Beklentilerimde daha çok şaşırmak, ters köşe olmak ve hikâyeye yakışacak yeni karakterler var. Yeni analizlerde görüşelim diyelim o zaman. Okuyacakların gözlerine sağlık, çok sevgi..
Yorum yok