
Herkese tekrardan selamlar! Yaz tatilleri yapılırken sizleri hem romantik hem de yaz esintileri olan bir film ile tanıştırayım. Tanışanları da yorumlara alayım. Başrollerinde Ayça Ayşin Turan ve Ekin Koç’un yer aldığı ‘Sen İnandır’ kısa sürede listeleri sallayacaktır eminim. İkilinin muazzam uyumu olsun, Asos’un tarihi ve doğal dokusu olsun, hikâyesi olsun 8/10 verdim filme. Film, birbirlerinin çocukluk aşkı olan Sahra ve Deniz’in babaanne ve anneanneler sayesinde yıllar sonra tekrar buluşmasını ve beraberinde olan olayları ele alıyor.

Sahra, ünlü bir dergide çalışmakta olup kariyeri için en önemli röportaja çok yakındır. Ancak aradığı o ünlü fotoğrafçıdan röportaj koparması hiç de kolay olmayacaktır. Ayça Ayşin Turan, çok tatlı bir yerden oynamış Sahra’yı. İnatçı, şakacı, tuttuğunu koparan ama aynı zamanda da duygusal biri Sahra. Hedefleri ve hayalleri için her ne kadar hırs dolu olsa da hırsının sevdiklerinin önüne geçmesine asla izin vermiyor. Bu noktada kimsenin yapmayacağı fedakarlıklar da yapacak biri. Zamanında motor kazasında ailesini kaybetmiş olması ona bambaşka özellikler kazandırmış. Kayıpları onu güçlendirmiş, derinleştirmiş, düşünmeye itmiş. Ama yine de içindeki çocuğu kaybetmemiş. Ben sevdim Sahra’yı. Umarım siz de sevmişsinizdir.

Deniz Tunalı, Sahra’nın aradığı o ünlü fotoğrafçının ta kendisidir. Aynı zamanda yıllardır küs olduğu çocukluk aşkıdır. İkili ilk başta çok didişir aynı çocukluklarında olduğu gibi.. Ancak eski defterleri bilirsiniz bir kere açılınca kapanması zordur. Büyük kavgaların sonu da büyük aşklar doğurur demişler. Aynen de öyle oldu. Deniz de ne yazık ki Sahra kadar yaralı birisi. Ailesini fiziken kaybetmemiş olsa da manevi anlamda yanında olan kimse olmamış. Yıllar geçse de Sahra’yı unutamamış. Deniz, yaralarını, hikâyesini sanatına yansıtmış ve dünya çapında bir başarı yakalamış. Fakat kim olduğunun ortaya çıkmasını hiç istememiş. Herkes Deniz Tunalı ismine hâkim fakat kim olduğu, nasıl biri olduğu asla bilinmiyor. İnternette hakkında ne bir bilgi ne de bir fotoğrafı bulunuyor. Bu nedenle de ulaşması imkansıza yakın biri. Hikâyesinin kendine özel olduğunu düşündüğü için kimsenin kim olduğunu bilmesini istemiyor. Dünya çapında ödülleri reddediyor. Çünkü onun için en büyük ödül Sahra’nın kalbine dokunabilmiş olmak.. Çok iyi yazılmış bir Deniz Tunalı’yı harika sunuyor bize Ekin Koç. Her zaman da farkını ortaya koyan bir oyuncu kendisi. İçimde kalan ise Deniz ve Sahra’nın çocukluk hallerini görmemiş olmamız..

İşte Deniz ve Sahra’nın bir araya gelmesini sağlayan o iki tonton. Yıldız Kültür ve Zerrin Sümer neredeyse her işlerini izlediğim ve çok sevdiğim iki usta oyuncu ve torunları için entrika çeviren anneanne ve babaanneyi harika oynamışlar. Sadece onları Sahra ve Deniz’in barışmasına ve mutluluğuna sevinirken göremedik ona üzüldüm. Keşke daha fazla sahneleri olsaydı. Kim bilir belki ikincisi gelir ve orada görürüz?

Ana hatlarıyla filmi yorumlamaya çalıştım, gelelim diğer detaylara. Kemal Okan Özkan’ın canlandırdığı Kerem karakteri, filmin kötüsü. Sahra’nın yükselmesini istemeyen ve önüne türlü engeller koymaya çalışan yazı işleri müdürü arkadaşımız sonunda hüsrana uğruyor. Her iş yerinde böyle birisi var bence. Yeter ki Sahra gibi hakkından gelmeyi bilelim.

Ahu rolü ile Naz Çağla Irmak harika olmuş. Zaten kendisinin çok tatlı bir enerjisi var, beğeniyorum. Sahra’nın en yakın arkadaşı Ahu, arkadaşının röportajı kapması için elinden geleni yaptı. Hani her zaman yanımızda ailemiz dışında da bir omuz isteriz ya, işte o omuz Ahu. Sahra’yı zaman zaman kızsa da sonuna kadar destekledi. Zaten gerçek arkadaşlık da böyledir..

Çağrı Çıtanak ise Deniz’in en yakın arkadaşı ve aynı zamanda menajeri Ulaş rolünde. Hani genellikle erkeklerin ne yaparsa yapsın destekçisi ve çoğu zaman da suç ortağı olan kankaları vardır ya, işte onlardan biri Ulaş. Ben Ulaş’ı da sevdim özellikle Ahu ile aralarında başlayan aşk çok tatlıydı. Naz Çağla Irmak ile ikisini bir başka projede de partner olarak izlemeliyiz. Bu bize kesinlikle yetmedi.

Film, Asos kıyılarında ve oranın tarihi dokusu eşliğinde çekilmiş. Özellikle çekimlere ve mekanlara bayıldım. Filmin hikâyesine de oldukça yakışmış. Son zamanlarda izlediğimiz romantik komedilerde film biterken yüzümde bir gülümseme oluşmuyor. İzleyip bitiriyorum ve bu filmi de izledim diyorum, kapatıyorum. Ama Sen İnandır, içimde bir kıpırtı, bir gülümseme yarattı. Duygusu, samimiyeti bana çok geçti. Sonu da saçma sapan ve ne olduğu belirsiz şekilde bitmedi. İki şeyden puan kırdım, yukarıda da söylemiştim zaten. Birincisi çocukluk flashbacklerinin eksikliği, ikincisi de bir daha yaşlı büyüklere dönülmemesi oldu. Bu arada müzikler de oldukça güzeldi. İzlediğim bir işte mekanlar ve müziklerden aşırı etkileniyorum. Bu filmde de ayrıca etkilendim. Emeği geçenlere teşekkürler diyorum ve izlemenizi öneriyorum. Yeni analizlerde görüşmek üzere değerli okuyucularımız! 🙂
Yorum yok